Pazar

O YAĞMURDERELİ KİMİ YİYOR?

çarpıtıcı bir gelişme(me)...yapımcıların yemeği...
Duymuşsunuzdur. Vatan gazetesi manşetten duyurdu...
Yapımcılar ( 5 yapımcı) bir araya gelerek yemek yemiş...Bu yemek hakkında Rekabet Kurulu'na bir ihbar mektubu gelmiş; " 5 yapımcı bir araya geldi. Oyuncu ücretlerini düşük tutmak için aralarında anlaştı" diye özetlenebilecek bir ihbar mektubu....
Bunun üzerine rekabet kurulu yapımcıların şirketlerine "baskın" düzenlemiş...Kayıtlarını incelemiş...O Yağmurdereli aslanlar gibi direnmiş....Mahkeme kararı istemiş...Mahkeme kararı gelmiş arama yapılmış...
O Yağmurdereli açıklama yapmış: Biz hep bir araya gelip yemek yeriz ne var bunda.İddialar asılsız"gibilerinden....
Osman Yağmurdereli Kimi yiyor?
Rekabet kurulunu mu yiyor?
Basını mı yiyor?
Şimdilik menüde sevgili Sina koloğlu'nu yendiği kesin görülüyor. Sevgili Sina Koloğlu Milliyet'teki köşesinde, "yapımcıların yemeği"ne çanak tutmuş,soruyor: "Yapımcılar yemek yerken rekabet kurulundan izin mi alacaklar?"
***
Oyuncular karşısında aslan kesilen O Yağmurdereli köşeye sıkışan kedi gibi "pıhhhh"lamakla yetinmiş...Pöh!...Pöh pöh pöh!
O yağmurdereli ki, şimdi inkar ettiği "suç"u Siyaset Meydanı'nda ikrar ve itiraf etmişti...Hani şu dizilerin tartışıldığı Siyaset Meydanı'nda..."Oyuncuların ücretleri çok yüksek. Yapımcılarla anlaştık ücretleri düşük tutacağız. Bir tek Erol Avcı yan çiziyordu. Onu da ikna ettik.Yeniden görüşceğiz" demişti! Hem de nasıl böbürlenerek...Böbür böbür...O kadar böbürlendi ki, diğer konuklar uzun süre "böbür yetmezliği"yaşadı
Demek ki o zaman O yağmurdereli, (siyaset) meydanı boş bulunca aslan kesilmiş; Meydana rekabet kurulu çıkınca kedileşmiş.
Ama bilmiyorum O yağmurdereli, bu yağmurdereli mi?
***
Şimdi bu yağmurdereliye sorsanız hepimizden çok kanun savaşçısı ve savunucusudur.(Hatırlayınız:Tonton komser:))
Kötü bir adam mı? Yooo samimi...Sadece rekabet yasalarını yasa yerine koymuyor. Bilmiyor. Bilse siyaset meydanında suç işlemek için organize olmaya çalıştıklarını ilan eder miydi?
Sayınlar, saymıyorlar, bilmiyorlar...Tıpkı telif yasalarını yasa yerine koymadıkları,bilmedikleri gibi...
Heyhat! hukukun temel prensiplerinden biridir: Kanunları bilmemek mazeret değildir.
***
Zaman zaman ben Vahşi kapitalizmden dem vurdukça. Bazıları soruyor kapitalizmle vahşi kapitalizmi arasındaki fark nedir? Örnek verir misin?...Al işte, budur... Kapitalistler iyi kötü kural koyar, kanun koyar... Vahşi kapitalistler kural kanun dinlemez, insanı sofralarda çiğ çiğ yerler...Tek kanunları kurt kanunudur...İnsan insanın kurdudur...İnandıkları balık yasasıdır. Büyük Balık küçük balığı yutar,yutmalıdır....( Rtük başkanı Fatih karaca'nın kulakları çınlasın...Tvler için vahşi kapitalizm tespitini kendisi de yapmıştı)
***
E peki bu yemek biz senaristleri niye ilgilendiriyor?
Yapımcılar sofrada bu kez oyuncuları yemeye kalkmış...Suçüstü yakalanınca beyan ve ifadeleriyle, basını ve rekabet kurulunu yemişler...
Bir daha ki sefere sofrada senaristler olabilir.
Veyahut aynı sofrada senaristler de yendi belki; Oyuncular ana yemekti de, senaristler arasıcak veya meze oldu...
***
Şimdi sorum şu?
Bu organize suç örgütü oluşturma gayretkeşliğindeki ve eşiğindeki yapımcılar, senaristleri yediler mi, yiyecekler mi?
Yedilerse...Yasal bi şekilde Sen-Der çatısı altında örgütlenen senaristler bu yapımcıların midesine oturacak mı? Oturtabilecek mi?
Otursunlar, daha karpuz keseceğiz!
***
Evet pek subjektif bir yazı oldu.
Siz de subjektif görüşlerinizi, itirazlarınızı vesarilerinizi veyahut sairelerinizi www.senaristim.forumkurdu.com'da yayınlayabilirsiniz...
M.c.s

14 yorum:

Adsız dedi ki...

Osman Yağmurdereli'nin yemekle beraber sizin dediğiniz gibi başkalarını da yediği(!), ayrıca o grubun da başkalarının hakkını yediği gerçek.. Ancak şöyle bir noktayı da atlamadan geçemeyeceğim ortak ücret belirleme-sabitleme politikası yeni bir şey değil aslında.. Belki oyunculara sıçramasıyla fazlaca gündeme gelmiş olabilir ama bu piyasanın duayenleri yıllardır set çalışanlarının haftalıklarından ulaşım ve yemek şartlarının düzenlemesine kadar birbirlerini izliyorlardı. Kurşun yarası setinde çalışanlar bilir dizi çalışmalarına başlandığı ilk aylarda aldıkları para daha sonra aldıkları ücretten daha fazlaydı. Bunun temelinde Ş.A ve E.A'nın yaptıkları telefon konuşması ve T.G'nin "biz neden daha fazla ödeyelim ki bu parayı beğenmeyen çalışmasın" diyalogu yatmaktadır. Aslında tüm sektörlerde olduğu gibi birbirlerine rakip görünen patronlar kar marjları gündeme geldiğinde birbirleriyle bütçelerini tartışmaktan hatta yeni ve ortak düzenlemelere gitmekten kaçınmıyorlar..

Adsız dedi ki...

Artık neden bunları tartışıyorsunuzki dünyada artık geçerli olan tek gerçek serbet piyasa ekonomisi var. Herkes isteği ile görüşür istediğini yapar hukuk kuralları içinde . Eğer yapımcılar bir araya geliyorsa ve oyuncu ücretlerini düşük tutmak istiyorlarsa oyuncularda bir araya gelsin ve ücretlerin düşük olmaması için karar alısınlar. Ama bir ülkemizde hatta bütün dünyada oyuncu kaprisi ve "onunla aynı ortama girmem" tarzı davranışlarla bu biraz zor. Eski turk filimlerinde oynayan oyuncuların şimdilerde büyük bir çoğunluğu nasıl yaşadıkları meçhul. Bunun tek bir sebebi var zamanında bir birlik kuramamiş olmaları. Şimdi yağımcılar bir araya geldi diye işyerine baskn yapılmış peki oyuncular bir araya gelseydi ne yapıcaklar onların mı evlerini mi basacaklar? Ben tabiki oyuncuların fahiş fiyatlar almasına karşıyım. Her zaman serbet piyasayı destekliyorum. Osman yağmurdereli ve onun gibi yapımcılar bence bu işi sanatiçin değil para için yapıyorlar, yani onlar kısacası patron daha fazla kazanmak içn maliyetleri kısmak istiyorlar ve o piyasada maliyeti ışıktan veya mekan gibi masraflardan değiloyuncuların ücretlerinden kısarsınız. Bundan daha mantıklı bir şey olamaz. Kısacası serbet piyasada sadece akıllılar ve güçlüler ayakta kalabilir. güçzürler ve akılsızlar piyasa tarafından yok edilir.

gezgin dedi ki...

Yukarıdaki yoruma ithafen:

Öyleyse akıllıları ve güçsüzleri belirleyelim (ÖSS ve check-up'lar bu işi görür), sonra onları güzel küçük kamplarda toplayalım ve üzerlerine benzin döküp yakalım. Ortalıkta dolanıp bizi rahatsız etmesinler. Biz de rahat rahat işimize bakalım. Değil mi kardeş?!

gezgin dedi ki...

Yukarıdaki yorumumun DÜZGÜN hali:

Yukarıdaki yoruma ithafen:

Öyleyse AKILSIZLARI ve GÜÇSÜZLERİ belirleyelim (ÖSS ve check-up'lar bu işi görür), sonra onları güzel küçük kamplarda toplayalım ve üzerlerine benzin döküp yakalım. Ortalıkta dolanıp bizi rahatsız etmesinler. Biz de rahat rahat işimize bakalım. Değil mi kardeş?!

Adsız dedi ki...

arkadaşım artık bu devir akıllıların devri güçlülerin devri aptalları koruyarak hiç kimse bir yere gidemez ancak olduğu yerde sayıklar. söylediğine gelince ben akılsızları daha çok piyasada yanmasından yanayım. Artık sosyalizm diye birşey yok onu yapanların hepsi battı siz hala bunları savunuyorsanız söyliyecek bi şeyim yok.

Adsız dedi ki...

Yukarıdan ikinci yoruma yorum

Bu türkçe ile; sizin, yorumunuzda bahsi geçen, piyasadaki akılsızlardan olduğunuzu düşündüm açıkçası. Yok eğer değilseniz, durum, son derece vahim demektir. Bu halet-i ruhiye ile sizin güçlü olmak için herşeyi yapabileceğinizi düşündüm ki bu, piyasa denilen o toplamın yaşadığı "ahlaksızlığın" temel sebeplerinden biri zannımca. Aslında "serbest piyasa" dediğiniz ve çok sevdiğiniz şey-ki hakkında çok fazla bir şey bilmiyorsunuz sanırsam- yeryüzünde "serbest piyasa" kuralları, uygulandığı her yerde, hiç de öyle sizin "imal" ettiğiniz gibi uygulanmaz. Hukuk denilen disiplin, bu kuralları çok net belirler. Sonuç olarak, kimseye ders verecek halde değilim ve bu haddim de değil. Tek avuntum, başa dönerek söylersem, sizin "akılsız" olduğunuza olan inancımdır. Ve fakat, eğer siz, sahiden, bu "piyasa" da iseniz, temiz olabilmek, kalabilmek için, işini iyi yapan ama "güçlü" olamayan bir çok "temizlenen" arkadaşın haklı olduğunu teslim etmek gerekir. ÇÜnkü bu piyasa, ZATEN AKILSIZLARIN EGEMENLİĞİNDEDİR.SİZİN GİBİ BİRİNİ, ÇOK "ÖNEMLİ" BİR YERLERDE GÖRMEK, BENİ VE BENİM GİBİ DÜŞÜNEN BAZI ARKADAŞLARI DA ŞAŞIRTMAYACAKTIR. ÇÜNKÜ SİZİN "HASTASI" OLDUĞUNUZ BU KURALLAR, İNSAN OLANI KAÇIRTIR. BİRAZCIK, HER ŞEY İÇİN HUKUK. LÜTFEN...

gezgin dedi ki...

Yukarıdakinin üstünde bulunan yazı ile ilgili ben de bir şeyler diyecektim ama yukarıdaki arkadaş gerekli ve yeterli cevabı vermiş. Ağzına ve klavyesine sağlık

Adsız dedi ki...

yine duygusal bir düşünce arkasaş herhalde şu hashas insanlardan söylediklerin doğru olabilir ama gerçek dünyada değil gözüm o söylediklerin hiç biri geçerli değil örnek olarak aptal ve beceriksiz birini hiç kimse işe almaz güçlü derken mecazi anlamda kullanımış bir kelimedir anlaşılan arkadaş çok fazla ezilmiş güçlüler tarafından. ben hiç bir zaman hukuk dışını savunmadım en başta olduğu gibi hukuk kuralları çerçevesinde dedim eğer sen onu okumadıysan bir şey söyleyemem. yine tekrarlamam gerekirse beceriksiz ve aptal birini hiç bir işveren işe almaz eğer böyle bir işveren tanıyorsanız gidip orada çalışabilirsiniz.

Adsız dedi ki...

ah cehalet timsali faşist arkadaşımız gezgin.
kendisi zamanında kendi blog sitesinde yazılarına yaptığım yorumlara cevap veremeyince silmişti. gezgin, senin için akıllı olmak bu galiba; karşındakinin kafasını ezmene olanak sağlayacak gücü elinde tutmak. karşındaki insana fikirlerinle değil yazdıklarını silerek onu susturarak üstün gelmeye çalışmak. senden daha üretken, daha yaratıcı bir insanı mesleğindeki başarıyla değil de güç ile engellemek, onu ezmek.

ayrıca bu faşist arkadaşım hukukun asıl görevinin güçsüz insanları korumak olduğunu unutmuş, çünkü güçlü insanın kendini korumak için hukuka ihtiyacı yoktur değil mi? ama faşist bir insanın bunu anlaması biraz zor.

sana göre akıllı olmak; birilerinin arkasından iç çevirmek, arkadaşlarını satmak, diğer insanları ezmekdir. yoksa nasıl iş alabileceksiniz ki? üzgünüm ama akıllı olmak diye birşey yoktur. o sadece sizin uydurduğunuz, arkasına faşist emellerinizi sakladığınız güçsüzü adice yollardan ezme çabasıdır. aynen cevap veremediğiniz, zekanızı aşan yorumları sayfanızdan sildiğiniz gibi.

bu arada arkadaş'ı "arkasaş" olarak yanlış yazmışsın. bu güçlü ve akıllı bir insanın kullanacağı bir kelimeye benzemiyor. akıllı insanın arkadaşları kendisine fayda sağlayacak, çıkarı olduğu güçlü insanlardan oluşmalıdır, onlar sayesinde yeni işler alabilmelidir değil mi faşist kardeşim? o yüzden arkadaş kelimesini doğru yazamıyorsun. hepsi bir yana o tarz değerli kelimeleri kirletme zaten.

gezgin dedi ki...

Televizyonda sabah kuşağında "Kiboş'un eğlence sınıfı" diye bir program var. Hem eğlendiriyor, hem de okuma yazma öğretiyorlar. Önce o programı takip etmeni tavsiye ederim. Daha sonra da "okuduğunu anlama" konusunda yardımcı olacak başka kaynaklar öneririm.

(Bak, seni Allah'a havale etmiştim ama, yine beni onun işine karıştırtıyorsun. Hiç gerek yok. Sadece okuduğunu anla, yeter.)

gezgin dedi ki...

Şimdi, biraz daha düşününce, yukarıdaki yorumumun üzerinde duran yazıyı yazan arkadaşa haksızlık ettiğimi fark ediyorum.

Şöyle ki: arkadaşımız, "gezgin" adının ALTINDAKİ yazıları benim yazdığımı sanmış. Oysa blogların "comment" bölümünde, "gezgin" ya da "anonymous" yazan yerin ÜZERİNDEKİ yazı, o kişiye aittir. Bu yüzden de bu arkadaşımız benim söylemediğim şeylerden dolayı beni eleştirmiş. Oysa ben de tam onun da eleştirdiği faşist düşünce tarzını eleştirmişim. Demek ki (en azından bu konuda) aynı fikirdeymişiz.

Olabilir, insanız, hata yapabilir. Ama bu ne şiddet bu celal yahu! İnsanın gözünü bir kere öfke bürümesin. Aşağıyı yukarıyı şaşırtıyor vallahi.

Adsız dedi ki...

ortada bir pasta var. bunu bir türlü paylaşamıyorlar. birazdaha itişirşerse sanırım bu pastayı güp diye götürecek yabancı piyasalar gelir. dünya sinema ve tv sektörü'nün devleri burunlarını sokacak yeni, yağlı- ballı pazarlar peşinde. bizim kurtlar kapışacaklarına oturup bir masaya (oyuncusu, senaristi, yönetmeni, prodüktörü...) karşılıklı kağıtlarını baştan açmalılar.

Adsız dedi ki...

Hello, we have just finished creating this free questions and answers forum for members of The Country Club Biz. Please check it out at Country Club Biz Forum

Adsız dedi ki...

You have a very intersting blog. Team Member's Forum