Çarşamba

OKUL FİLMİ SAN SEBASTIAN VE MONTREAL'DE FESTİVALLERE KABUL EDİLDİ...PEKİ, SENARİSTİ DOĞU YÜCEL KİMLERE SİTEM EDİYOR?


Okul Filmi'nin yurtdışında bazı festivallerin yarışmalı bölümlerine kabul edildiğini duyduk. Ayrıntıları ve filme Türkiye'de gösterilen ilgiye dair görüşlerini, Senaryo Yazarı Doğu Yücel'e sorduk. Gönderdiği açıklamayı aynen yayınlıyoruz;
***
Okul’un yaratıcıları Durul, Yağmur Taylan ve ben en baştan beri yurtdışında kemik bir fan kitlesine sahip fantastik film festivallerine girmek istiyorduk. Her ne kadar Okul’da ÖSS, Türk gençliğine özgü espriler ve Hugo (!) gibi sadece bizim anlayabileceğimiz yerel unsurlar olsa da, biz yurtdışında filmin beğenileceğini tahmin ediyorduk. Tahminimiz de tuttu. İstanbul Uluslararası Film Festivali sırasında yabancı gazetecilerin en çok ilgi gösterdiği filmlerden biri Okul’du. Şimdi yurtdışında iki festivalden onay geldi. Okul, bu festivallerde normal bir gösterimde yer almayacak, her iki festivalde de önemli filmlerle birlikte yarışmalı bölümlerde gösterilecek. Bu festivallerden ilki; San Sebastian Uluslararası film festivalinin kardeş festivali olarak tanımlanan San Sebastian Horror and Fantasy Festival. İkincisi ise Montreal Fantasia Film Festival.

Bu gelişmeler güzel olsa da, Türkiye içinde karşılaştığımız bazı tepkiler ve eleştiriler bizim sinema şevkimizi ve aşkımızı gerçekten sarstı diyebilirim. Taylan kardeşler ve benim dışımda tüm sektörün çok riskli bulduğu bu projeyi, düşük bir bütçeye ve kötü şartlara rağmen hayata geçirdik, kimsenin beklemediği bir başarıya ulaştık. Ama film hakkında çıkan çoğu eleştirinin önyargılı ve şekilci olduğunu gördük. Bir senarist olarak benim en büyük sıkıntım, eleştirmen kurumunun senaryo ile yönetmenlik mevzularını ayıramaması konusunda oldu. Ayrıca en saçma Hollywood filmine bile eğer bir roman uyarlaması ise, başka bir pencereden bakan eleştirmenlerimiz nedense bu filme bir edebiyat uyarlaması gibi bakmadı. Dahası da var; biz Okul’da birçok yenilik yapmaya çalıştık. Bunların hepsi okuduğum yabancı eleştirilerde çıktı ama burada tam tersi şekilde “sıradanlıkla” ve “klişe olmakla” suçlandı film. Kimse bu filmin bir korku-fantezi yapıtı olmasına karşın, “ölüm”ün olmadığını, kimsenin ölmediğini yazmadı. Kimse bu filmde, tüm hayalet filmlerinde olduğu gibi hayaletin bir cinayete kurban gittikten sonra peydahlanmadığını, ilk defa bir karakter intihar ettikten sonra hayalete dönüştüğünü yazmadı. Bu filmde vcd skandalı sahnesinde anlatmak istediğimiz “şey”i bize Premier dergisi muhabiri sorarken buradan kimse bize bu konuda soru yöneltmedi. Diğer yandan çağrıldığımız üniversite şenliklerinde müthiş bir ilgiyle karşılaştık. Liselerden de çok güzel bir ilgi gördük. Öğrenciler bu filmi anladı. Onlar olmasa sanırım şu an “bir daha sinemaya bulaşmama” kararı alırdım.

Hiç yorum yok: