Pazar

SCRUBS'ın Yazarı Lawrence ile Röportaj


CNBC-E'de yayınlanan SCRUBS'ın Yazarı Bill Lawrence ile Röportaj'dan Alıntılar

Dizide çok kısa bir sürede, çok farklı karakterleri tanıtmayı ve sevdirmeyi başardınız. Bunu bu kadar kolay nasıl yaptınız?

İki şey söyleyeceğim: Birincisi, dış ses ("voice over"), serimin/tanıtımın en iyi arkadaşıdır. Bu nedenle insanlar bunu sık sık kullanırlar. Ama bu yöntemin bir koltuk değneğine dönüşmemesine de dikkat etmemiz gerekiyor. Ayrıca ben şu yöntemi hararetle savunuyorum: bir dizinin başında, karakterleri tanıtırken, insanların tutunabileceği/bağlanabileceği bir karakter seç, sonra da ondan yola çıkarak dışa doğru bir piramit oluştur.

Bununla ilgili en hoşuma giden örnek "Cheers"ta bulunuyor. Coach (Koç) karakterinin nasıl hikayeye sokulduğunu hatırlıyorum. Bardaki telefon çalıyor, ve Koç telefonu açıyor, bir süre dinliyor, sonra telefonun mikrofonunu eliyle örtüp bara doğru bağırıyor, "Ernie Pantusa'yı arıyorlar" diye. Birisi, "O sensin Koç" diyor, Koç da telefona "Oh, buyrun benim" diyor. Şunu hiç aklımdan çıkarmıyorum: az şey ile çok iş başarmak her zaman mümkündür.

Yazarlık kariyerinizin başlaması için hangi adımları attınız?

Kariyerimin gerçekleşmesi için attığım en büyük adım, 21 yaşındayken cipime atlayıp ülkeyi bir baştan bir başa geçmek (ve Los Angeles'a gelmek - çn.) oldu. Bence sabretmek, benim başarımın kaynağını oluşturdu. Bence TV sektöründe bir yetenek çıtası var, ve eğer sen o çıtanın üzerinde bir yerdeysen, sektöre giriyorsun. Bundan sonra ne kadar başarılı olacağın ise, arzuladığın şeyi başarma güdünün büyüklüğüne, kendini satma yeteneğine, yazma yeteneğine, ve başkalarıyla geçinme yeteneğine bağlı. Bence yeteneği o çıtanın üzerinde olduğu halde, yeterince sabırlı olmadığı için ya da başarma güdüsü yeterince güçlü olmadığı için asla başarılı olamayan çok sayıda insan var.

Hangi tema size ilham vermeye devam ediyor?

Ben, "En kötü durumda bile, elinden gelenin en iyisini yapan sıradan insan" temasının büyük bir taraftarıyım. En nihayetinde bunun evrensel bir öykü olduğunu ve şaşırtıcı bir azlıkta anlatıldığını düşünüyorum. Bu nededenle, kendisiyle özdeşleşebileceğimiz birini bulmaya çalışıyor, ve aşılması imkansız zorlukları aşmaya çalışan kişiye bağlanıyoruz.

Projeleriniz için nasıl araştırma yapıyorsunuz?

Deli gibi okuyor, TV izliyor, film ve oyun seyrediyor, ve insanlarla konuşuyorum. Hoşuma giden bir şey yazmaya karar verene kadar araştırma yapmıyorum. Bence en iyi yöntemlerden biri, hayatın farklı alanlarındaki insanlar bulmak. "Spin City"yi hazırlarken, haftalarca New York'taki memurlar ile görüşmeler yaptık.

Piyasadaki yüzlerce "yazarlık kitabı"ndan hiçbirini okuyor musunuz? Sizce bunları okumanın bir değeri var mı?

Ben "yazarlık kitapları"nı pek tutmam. Televizyon ve Radyo Müzesi'ne gidip, sevdiğiniz dizilerin senaryolarını okumak ve bunların nasıl yazıldığına bakmak bence çok daha iyi bir yöntem. Ayrıca oyun okumaktan da hoşlanıyorum.

Başarılı bir komedi yazarı olarak tanınıyorsunuz. Komedi yazmanın en kolay ve en zor yönleri sizce nelerdir?

Komedi yazmanın en kolay yönü, espriler. En zor yönü ise öykü yazmak. Çünkü bir çok insan komik olabilir, ama komedinin başarılı olması için, diğer dramalar kadar iyi olması gerekiyor.

Yazarlığa yeni başlayacaklara önerileriniz?

Bu bir mücadele, ama ayrıca kendinize, her gün yazmanızı sağlayacak bir dizi de bulmalısınız. Sadece Los Angeles'e gelip bir şeyler olmasını bekleyemezsiniz. Kendinizi o çıtanın üstüne çıkarmaya çalışmalı ve adınızın başkaları tarafından da bilinmesini sağlamalısınız.
***
sanarist'ten alıntı. Senaryo yorumları sitesi sanarist'e ulaşmak için tıklayın

Hiç yorum yok: