Cumartesi

GEZGİN GEZER'DEN G.O.R.A SENARYOSU YORUMLARI


DİKKAT: Bu yazıda "Keyif Kaçırıcı" ("Spoiler") var. Eğer GORA filmini henüz seyretmediyseniz, burada okuyacaklarınız seyir keyfinizi kaçırabilir. Şimdi gidin, filmi izledikten sonra tekrar uğrayın!

GORA'yı vizyona girdiği gün (12 Kasım 2004) izledim. Ve "İşte bir 3 Perdeli Yapı yazısı daha çıktı" dedim kendime.

GORA tam bir bilimkurgu parodisi değil. Parodi neydi hatırlayalım: "Belirli bir eseri ya da türün tamamını ti'ye alan eserlere parodi denir." Örneğin bizde "ARABESK" ve "KAHPE BİZANS" filmleri tam bir parodidir. Yabancılarda da "SPACEBALLS" (galiba Mel Brooks yönetmişti), "HOTSHOTS", "AIRPLANE" (ZAZ ekibi yazıp yönetmişti) parodidir. Bu filmler, göndermede bulundukları filmler ya da türler ile sonuna kadar dalga geçerler. GORA ise, bir çok parodi öğesi içermesine karşın tamamen bir parodi değil. Düzgün bir hikaye anlatmaya soyunan, bu arada başka filmlere sık sık göndermede bulunan bir film. Bu nedenle de ciddi bir film gibi ele alınması gerekiyor.

Filmin senaryosunu Cem Yılmaz yazmış. Şunu teslim etmek gerek: Cem Yılmaz kendi izleyicisinin beklentisini büyük ölçüde karşılıyor. Yani seyirciler filme çok gülüyorlar. Ama gülünen şeylerin çoğu Cem Yılmaz'ın esprileri. Yani karakterlerin ilginç bir biçimde çatışmasından (durum komedisinden) kaynaklanan bir gülme söz konusu değil. Bunda bir sakınca yok, bir film tamamen esprisiye de dayanabilir. Ama GORA bir hikaye de anlatmak istiyor. İşte bu nedenle yapı, dış motivasyon, vb. gibi senaryosal unsurlardan bahsetmek gerekiyor.

Gelelim film hakkında söylenebileceklere:

KARAKTERLER :

ARİF : Arif ile pek fazla özdeşleşemiyoruz. Neticede turist döven, sahte ufo resimleri çekip bunları satmaya çalışan bir "şark kurnazı". Kaçırıldığı zaman kendisi için üzülmüyoruz, dünyaya dönmesini o kadar arzulamıyoruz, ya da sevgilisine kavuşmasını istemiyoruz. Çünkü özdeşleşme yöntemleri kullanılmamış. Seyircinin Arif ile bağlantısı, "star etkisi" (Cem Yılmaz) ile sağlanıyor büyük ölçüde.

"5. Element"te Bruce Willis ile özdeşleşme nasıl sağlanıyordu hatırlayın: Bruce Willis eski bir askerdir. Artık taksi şoförlüğü yapmaktadır (1. Yöntem - bkz. "Kahramanla Özdeşleşme" yazısı). Bir gün bir kaza geçirir (2. Yöntem), ve taksisine biri "düşer". Bu Leeloo'dur (Milla Jovovich). Polis derhal Bruce Willis'in taksisini çevirir, ve kızı kendilerine teslim etmesini ister. Zaten ekonomik ve sosyal olarak zor durumda olan Bruce, en başta polisin istediğini yerine getirmeye karar verir. Ama sonra içindeki isyankâr kahraman uyanır ve polislere karşı gelip genç ve güzel kadını kurtarır - ve kalbimizi kazanır! (2. Yöntem). Bruce Willis daha sonra, Zorg yüzünden işten atılır. (1. Yöntem) Ayrıca sürekli olarak dinlemek zorunda olduğu bir annesi vardır. (1. Yöntem)

Arif'in "romantik ilgi" ihtiyacının da filmin başında verilmemesi, daha sonra ortaya çıkan aşkın etkisinin zayıf kalmasına neden oluyor. Her güzel aşk filminin başında açık ya da örtük olarak kahramanın hayatındaki "romans" eksikliği belirtilmelidir (5. Element'te Bruce Willis'i ilk gördüğümüz sahnede bu ihtiyaçtan haberdar oluruz), böylece daha sonra ortaya çıkacak aşkın etkisi artar.

Filmin sitesinde Arif'i tanıtırken şöyle denmiş: "Arif esareti kabul edecek biri değildir. Her duruma ve ortama ayak uydurabilir Arif". Bunun ne demek olduğunu anlamadım. (Aslında anladım). Her duruma ve ortama ayak uyduran kişi, esarete de ayak uydurmaz mı? Arif'in filmin %25 ile %50'si arasında düşük voltajlı bir motivasyon sergilemesi biraz da bu çelişkiden kaynaklanıyor olmasın?


(Kişisel bir not: İyi komedi, komik tiplerin başına gelen ilginç olaylardan çok, ciddi ama sempatik tiplerin başına gelen komik/acayip/olağanüstü işlerden kaynaklanır. Eğer Arif biraz daha ezik, kendi halinde, sorunları/zayıflıkları/ihtiyaçları olan bir tip olsaydı, ve başına bir sürü kötü/acayip olay gelseydi, ve o da kendi Türk zekasıyla bu olayların altından kalkmayı başarsaydı, galiba çok daha fazla gülerdik.)

LOGAR : Güzel isim! Bence filmdeki en eğlenceli tip. Filmde bir şeyi güçlü bir biçimde en çok isteyen oydu. İnsanlar perdede tutku görmek ister. Bu, kahramanların olumlu şeyleri tutkuyla istemeleri de olabilir, kötü adamların bencil şeyleri istemeleri de olabilir. Yeter ki biri perdede alev alev tutkuyla yansın. Ve bu tutku uygun bir biçimde (yani nedenleriyle birlikte) sunulsun. Logar da GORA'nın hükümdarı olmayı ve CEKU ile evlenmeyi tutkuyla istiyor. Bunun için GORA'nın üzerine dev bir alevtopu yolluyor, CEKU'nun peşinden giderek bir kasabayı yakıyor, etrafındaki insanları (Darth Vader gibi) gerekli gereksiz öldürüyor. Ama sanki LOGAR biraz daha yaratıcı ve acımasız olabilirmiş gibi geldi bana. Ne de olsa kötü adamsın, her türlü adiliğin sonuna kadar gidebilirsin.

5. Element'e bakalım. Burada kötü adam olarak karşımızda ZORG var (çok eğlenceli bir performansla GARY OLDMAN). ZORG da güç istiyor, bu gücü isteyişinin altında bir neden, bir felsefe var. (ZORG ile başrahibin konuştuğu ve ZORG'un boğazına vişne çekirdeğinin takıldığı sahneyi hatırlayın!) Ayrıca ZORG'un da korktuğu biri var: Mr. SHADOW, şu ateştopu. Bu korku da kendimizi ZORG'a yakın hissetmemizi, en azından onu biraz daha anlamamızı sağlıyor.

Ayrıca ZORG kaliteli bir kötü adam. Çok yaratıcı. Yüzbinlerce taksiciyi bir kerede işten atıyor. Bir elemanını telefonda konuşurken bombayla öldürüyor. Ayrıca "4 TAŞ"ı bulmaları için tuttuğu kiralık katillere de fena halde faka bastırıyor (onlara bir sandık dolusu silah verdiği sahne). Tuttuğu katiller başarısız olunca işe kendi girişiyor ve "FLOSTON CENNETİ" gemisini bizzat havaya uçuruyor. Arada kendisi de ölüyor ama olsun.

(Kişisel bir not: Cem Yılmaz, bir başkasının ciddi bir filminde MÜKEMMEL bir kötü adam olabileceğini LOGAR performansıyla gösteriyor. İnşallah biri bunu fark eder ve kendisini kullanır. Ama seyirci buna iltifat eder mi, bilemem.)

SENARYO

GORA'nın senaryosunun en büyük handikaplarından biri şu: 3 Perdeli Yapı'da, olayların şiddetinin sona doğru artması, ve en büyük olayın 3. Perdede olması gerekir. Böylece izleyici doyuma ulaşır ve salondan ayrılır. Ama GORA'da en büyük olayı filmin ortasında görüyoruz. GORA gezegeninin varlığının ateştopu ile tehdit edilmesi, filmin tam ortasında gerçekleşiyor. Bu tehlike atlatıldıktan sonra, CEKU'nun finalde LOGAR ile evlendiği ve Arif'in düğünü bastığı sahne (filmin doruk noktası) zayıf kalıyor. Sıralamayı tersine çevirin ne demek istediğimi anlarsınız. Yani önce evlenme olayı olsaydı, sonra GORA'nın ateş topundan kurtarılması gerçekleşseydi, çok daha etkili olurdu.

(Kişisel bir not: Filmin ana hikaye çizgisi, dünyanın kurtarılması olabilirdi - bu, izleyici olarak bizi de işe dahil ederdi. Böyle bir hikaye, Arif'in GORA'dan CEKU ile birlikte kaçmasından çok daha fazla etkilerdi bizi - neticede bu bizim de gezegenimiz.)

Yine filmin bu aşaması (yani Arif'in GORA gezegenini kurtardığı sahne) ile ilgili bir eksiklik var. Arif ile CEKU ilk kez burada, yani filmin ortasında karşılaşıyorlar. Bu da iki gencin birbirlerini sevmeleri ve özlemeleri için yeterince zaman bırakmıyor. Oysa Arif ile CEKU'nun, filmin ilk %25'inde tanışması gerekiyordu - tıpkı 5. Element'te olduğu gibi.

Senaryonun bir başka "yerleştirme hatası", Arif'in GARAVEL (Özkan Uğur) tarafından eğitildiği bölüm. Bu bölüm, filmin 2. yarısında yer alıyor ve yaklaşık %50 ile %75 arasındaki bölümü kaplıyor. Oysa bu bölüm (%50-75) her iyi senaryoda çatışmanın gittikçe tırmandığı ve kahramanın zaman zaman kazanıp zaman zaman kaybettiği (çoğunlukla kaybettiği) bölümdür. GORA'da ise bu aşamada filmin akışı durduruluyor ve araya aniden eğitim bölümü alınıyor. Bu eğitim bölümünün filmdeki doğru yeri ise filmin ilk %25'i ile %50'si - tıpkı MATRIX'te (Morpheus'un Neo'yu eğittiği sahne) ya da 5. Element'te (Leeloo'nun bilgisayardan kendi kendini eğittiği sahne) olduğu gibi. GORA'da ise Arif eğitilirken geçen zamanda neden LOGAR ile CEKU evlenmiyor diye merak ediyoruz.

Görüldüğü gibi, GORA 3 Perdeli yapıyı kullanmış, ama bazı öğelerin yerleştirilmesini farklı yaptığı için, elde edebileceği etkinin tamamını yaratamamış. Hatta biraz daha ileri giderek, Joseph Campbell'in "Hero's Journey"(Kahramanın Yolculuğu) kalıbı kullanılsaydı çok daha eğlenceli olabilirdi diyorum (Star Wars Episode IV ve Matrix 1 bu kalıbı kullanmaktadır). Eğer Cem Yılmaz (senarist) bu kalıba sadık kalsaydı (gerekli yerlerde yaratıcı değişiklikler yaparak tabii), kendini filmin gidişatı ve ritmi konusunda çok daha rahat hisseder ve bütün enerjisini esprilere ve oyunculuğa verebilirdi.

GENEL OLARAK

Filmi seyrettiğim için memnunum. Bir çok yerinde de güldüm. Ama salon benden iki kat daha fazla güldü. (Herhalde senaryo ile teorik olarak ilgilenmenin bir laneti bu. Normal izleyici filmin dramatik özelliklerini görmezden gelip Cem Yılmaz ile derhal bağlantı kurar ve eğlenirken, ben senaryo, karakter, çatışma, vb.'ye takılıyorum.)

Cem Yılmaz yeni projelerinde senaryo tekniğine uyarsa çok daha iyi ve çok daha kalıcı filmler yapabilir. GORA'da yaptıkları buna işaret ediyor çünkü.
***
Bu yazı gezgin gezer'in senaryo yorumları sitesi sanarist'ten aynen alınmıştır. Siteye www.senaryorum.tk adresinden ulaşabilrsiniz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ya su 5.element fılm nın fragmanı varmı ne olur ızlemelıyım ben onu lılu kım yardım yaaa lutfen