Çarşamba

ELEŞTİRMEN İTİRAFLARI

Eleştirisini yaptıktan sonra hakkındaki fikrinizi değiştirdiğiniz bir film oldu mu?

Ali Ulvi Uyanık: Çok az. Belirgin örnek Matrix'in ilk bölümü; birkaç yıl sonra DVD'de iki kez arka arkaya izlediğimde haksızlık yaptığımı düşündüm.

Burçin Yalçın: Muhakkak olmuştur ama yine de sapma payı çok fazla olmaz.

Fatih Özgüven: Masumiyet.

Mehmet Açar: Fikirlerim değişmedi ama üslubun sertliği ve kırıcılığı nedeniyle pişman olduğum yazılarım var ve bunlardan biri de Uzlaşma üzerine 1991 yılında Nokta'da çıkan yazımdı.

Murat Özer: Yazdıktan sonra fikrimi değiştirdiğim film oldu mu hatırlamıyorum, ama neden yazdığımı hâlâ kendime sorduğum bazı filmler var. Örnek vermek gerekirse; Açık Hat / On the Line, Tesadüf / Serendipity, vb...

Engin Ertan: Zaman içerisinde sevgimin arttığı veya azaldığı filmler muhakkak oldu ama sanırım bunların arasında hakkında eleştiri yazdığım bir örnek yok.

Alin Taşçıyan: Henüz olmadı.

Sevin Okyay: Belki ayrıntıda, esas değerlendirmede değil. Görmeden önce önyargılı davrandıklarım olmuştur ama: Dogville gibi.

Uğur Vardan: Pek olmadı ama verdiğim ilk yargının ardından biraz daha fazla sevmem ya da biraz daha fazla nefret etmem gereken filmler vardı.

Sungu Çapan: Evet, son örnek geçen yıldan Tanrıkent. Son derece gerçekçi ama apolitik, şiddet içeren, basmakalıp bir yaklaşımı benimsemiş Brezilyalı yönetmen Fernando Meirelles'in Tanrıkent'ine biraz haksızlık etmiş olduğumu, filmi sonradan bir kez daha seyrettiğimde fark ettim.
***
Herhangi bir yönetmen ya da oyuncu tarafından azarlandınız mı?

Uyanık: 'Azar' şık bir sözcük değil tabii ama buna muhatap kalanlar da oldu! Yirmi yıldaki tek azarlanmam yazılı olarak Sn. Fehmi Yaşar'dan geldi. Yaklaşık on yedi yıl önce, Su da Yanar adlı filmi maksadını aşan sözcüklerle yazmıştım.

Yalçın: Hayır.

Özgüven: Hayır, yalnız bir keresinde Teşvikiye minibüsünde, bir meslekdaşının filmini beğenmediğim için ondan ne tepki aldığımı soran bir yönetmen olduydu. Hatırladıkça anlam veremem.

Açar: Evet oldu ama bu 'anım' daha önce de birkaç kez yayınlandı ve mesele de çözülmüş olduğu için şimdi tekrar etmenin âlemi yok.

Özer: Azarlanmak belki doğru kelime olmayabilir, ama bazı sinemacılarla ufak tefek sürtüşmelerimiz oldu tabii. Sinerama dergisi döneminde, "Cannes Kardeşler" köşesindeki Mektup yazısı yüzünden Ali Özgentürk'le yaşadığım oldukça 'sert' telefon görüşmesini unutmam mümkün değil. Bir de Antalya Film Festivali sırasında Radikal'de yaptığım bir 'soruşturma' sonrasında, güneşin tüm yakıcılığı altında Berhan Şimşek'ten dinlediğim uzun (ve terletici) 'nasihatler'i dün gibi hatırlıyorum. Öte yandan şunu da söylemek gerek; sinema dünyasının çeşitli kesimleriyle zaman zaman tartışmalar yaşamak çok doğal. Bunlar, biraz da işin tuzu biberi...

Ertan: Lise öğrencisiyken, okulumda düzenlenen bir panelde konuşmacılar arasında Ömer Kavur da yer almaktaydı. Sorduğum bir soruyu beğenmediği için azarlamıştı.

Taşçıyan: Azarlanmadım ama Sinan Çetin tarafından hakarete ve iftiraya uğradım.

Okyay: Hayır, ama darılan oldu.

Vardan: Yok hayır ama laf sokuşturma babında yapılan konuşmalar oldu; ben de aynı yöntemlerle cevap vermeyi yeğledim.

Çapan: Azarlanmadım ama tehdit edildim, Milliyet Sanat dergisine yazdığım 1970'li yılların sonunda, dönemin ünlü bir Yeşilçam oyuncusu tarafından. (Garip bir tesadüf eseri, yine aynı dönemde çekilmiş bir Türk filmindeki sapık, cani, tecavüzcü bir 'kötü adam' da adımı-soyadımı taşıyordu!)

Radikal'deki yazının tamamını okumak için tıklayın

Hiç yorum yok: