Pazar

MÜTEVAZI, BEYEFENDİ, PARAYA PULA ÖNEM VERMEYEN, BABACAN, SAMİMİ VE KİBAR BİR SENARYO USTASI; BÜLENT ORAN



Bir dostunun el vermesiyle sinemaya adım atan ve pek çok filmde önemli roller üstlenen, bu arada mütevazı, beyefendi kişiliği, paraya pula önem vermeyen tavrı, babacan içten halleriyle kendini sine- ma ortamına sevdiren Oran, "yazı" yeteneğinin keşfi üzerine de malum senaryoları yazmaya başlar.. Türk sinemasında, yılda üç yüz -dört yüz filme "motor" dendiği zamanlar! Fakir kız-zengin oğlan aşkları, esas oğlan- esas kızlı, fakir ama onurlu gençleri, annesi melek olan yavruları senaryolarında sıklıkla işleyen Oran, tam bir yazı makinesine dönüşür ve "aranan kan" gibidir artık!
Ve öyle günler gelir ki aynı anda dört senaryo yazmak zorundadır. On günde bir filmin çekildiği dönemlerdir ya, kimi zaman da senaryoları yetiştiremez olur, bu yüzden de prodüktörlerden bir anlamda "sıyırmak" için kahveleri mesken tutar.. Yapımcılar yerini tesbit ettiklerindeyse mesela Cihangir kahvesinden, Tarlabaşı kahvesine transfer, pardon kaçış(!) yapar, senaryo bittiğinde de teslim yeri ocakbaşıdır artık!
Oran'a dair bir hikaye de fotoroman dünyasından.. "Siyah beyaz filmlerin devr-i şahanesi kapanmış, oyuncular, rejisörler, ışıkçılar ve dahi pek çok sinemacı, fotoroman çekmeye başlamıştır! Bülent Oran da tabii..
Yönetmenliğini Arda Uskan'ın yaptığı bir fotoromanın "senaryosu" çalışılmaktadır.. Fotoğraf makinesine basacak olan da, yönetmen de, senarist de, oturmuş bir günlük gazetenin fotoromanını "çarpıcı" bir dille anlatacaklar..
Oran, yazıyor, Arda Uskan diyaloglara katkıda bulunuyor vs.. Derken.. (O kadar beyefendi o kadar nazik ve yaptığı işi sadece iş olarak görüyor ki demek ki) Bülent Abi, Uskan'ın kaleme aldığı ve fotoromanın jönüne söyleteceği bir cümleyi, kibar ve "reyting"i az buluyor! Dönüyor ve "Arda"cığım, lütfen biraz daha adileşelim!" diyor..
Sen çok yaşa Bülent Abi, kitabın hayırlı olsun. Son söz.. Bilin ki "dünyanın tüm yazanları ve çizenleri" hayattan ve hayatından beslenir! Ve hayatlarımız kısa filmlerimiz uzundur!
NEBİL ÖZGENTÜRK'ün Sabah'taki yazısının tamamını okumak için tıklayın

Hiç yorum yok: