Salı

CAN KOZANOĞLU: " HAKSIZLIK ETMEYELİM,SİNEMADAKİ,TV'DEKİ, SAHNEDEKİ KOMEDİ TOPLUMUN HİÇ DE GERİSİNDE DEĞİL'

Televizyon dizilerindeki, şovlardaki, sinemadaki, sahne gösterilerindeki komediye fazla yüklenmemek lazım. Türkiye'deki komedi, içinden çıktığı toplumun hiç de gerisinde değil





Pazar akşamları futbol programlarının arasında Şahane Pazar'daki Gülmeyen Kadın bölümünü yakalamaya çalışıyorum. Hani her hafta halktan birkaç kişi Gülmeyen Kadın'ı güldürmeye çalışıyor da, kimse bir türlü başaramıyor da...
Kadın gülmüyor ama ben gülmekten yarılıyorum. Tuhaf bir durum. "Bu kadar başarısız komedyenlik denemesi mi olur, bu kadar kötü esprilere kim güler, şimdi kadın niye gülsün ki buna!" diye gülme krizleri geçiriyorum.
Zaten oldu bitti kötü esprilere, başarısız komediye bir düşkünlüğüm vardır; Gülmeyen Kadın'da bu alanın zirvesini yakalamış durumdayım. "Fransız gelmiş, laz bakkala 'Kes köse' demiş, bakkal da köseymiş, helvayı kesmiş!" diyen mi ararsınız; "Yolda Beyaz'ı gördüm, yahu adam aslında o kadar da beyaz değilmiş!" diyen mi ararsınız...
En klasik performans şöyle: Geleneksel Demirel, Ecevit, Erbakan, Kemal Sunal, Şener Şen, Mehmet Ali Birand vs. taklitlerinden biriyle işe başlamak, karşılık alamayınca "Honçk.. höttürü..diingg dingg!" gibi sesler eşliğinde mimikler yapmak, sürenin dolması yaklaşırken de umudu kesip "Gülmüyor bu yaaa... Gülmüyor yaa..." diye yakınmak.
İzleyenler biliyor, yarışmaya katılmak için önceden başvuruda bulunmak lazım. Aylar önce bir programda önceden başvurmamış birisine şans tanındı, çünkü çok iddialıydı. İddialı adam Gülmeyen Kadın'ın karşısına geçti, Bülent Ecevit-Erdal İnönü-Murat Karayalçın karması bir sesle "Biizz sosyal demokraatllaarr..." dedi ve sustu. "İnönü-Karayalçın arası bir sese gülecek insan kaldı mı!" diye diye kanepeden yuvarlandım, dakikalarca güldüm. Gerçekten.

Gösteri ve izleyici düzeyi
Benim hatlarımda bir bağlantı sorunu olabilir, bir şey diyemiyorum. Oraya çıkan insanları küçümsemek de haddim değil elbette, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Kendilerince bir şey deniyorlar, ya tutarsa hesabı ödül kovalıyorlar, en önemlisi hayatta bir defa televizyona çıkmış oluyorlar. Çoğunluğu değilse bile, benim de içinde bulunduğum azınlığı eğlendiriyorlar. İyi...
Üstelik, 'komedi izleyicisi komedi yapıyor' noktasında bir gerçeğin de ortaya çıkmasına katkıda bulunuyorlar. Popüler kültür tartışmalarında, tüketime sunulan ürünün düzeyiyle tüketicinin düzeyi arasındaki fark ve ilişki önemli yer tutar, malum. Müzik, komedi, sinema, televizyon dizileri... Hepsinde aynı soru geçerlidir; 'gösteri' ve 'izleyici' diyelim: Gösterinin düzeyi, ortalama izleyici düzeyinin üstünde olup da geliştirici etkide mi bulunmalıdır? Yoksa aynı düzeyde olup izleyiciyi daha fazla tatmin etmeye mi çalışmalıdır? Hatta, yukarı çekmek ya da aynı düzeyde tutmak bir yana, çoğu popüler kültür ürününün izleyicideki ortalama beğeni düzeyini aşağı çektiği bile söylenir.
Hepsinin geçerli olduğu noktalar var. Örneğin, bazı televizyon programlarının ve haber bültenlerinin, izleyicilerdeki ortalama algılama hızını yavaşlattığını düşünürüm ben. Zaten çeşitli sebeplerle algılama hızını çok geliştirememiş insanlarız, bir de üstüne üç saniyede anlatılacak şeyi otuz saniyede yazı desteğiyle, efekt desteğiyle, tekrarın tekrarının tekrarı desteğiyle anlatınca...

Haksızlık etmeyelim
Ama komedide durum biraz farklı. Gülmeyen Kadın ve benzerleri gösteriyor ki, hatta yarışmacılara eğitim filan da verilen çok daha iddialı yarışmalar gösteriyor ki... Televizyondaki, sinemadaki, sahnedeki komedinin ortalama düzeyi, ortalama izleyici düzeyinin üstünde. Komedinin daha iyisi var daha kötüsü var; "Gülmeyen Kadın'a katılanlar toplumun genel düzeyini ne kadar temsil ediyor?" gibi bir soru da var. Bu rezervlere rağmen yine de tablo net, bence. Televizyon dizilerindeki, şovlardaki, sinemadaki, sahne gösterilerindeki komediye fazla yüklenmemek lazım, popüler kültür eleştirisi yapacağız diye haksızlık etmemek lazım. Türkiye'deki komedi, içinden çıktığı toplumun hiç de gerisinde değil.
Komedi dedik, Demirel taklidi yapanları andık, kötü komediye gülmekten söz ettik de... Gazetelerde ve televizyon haberlerinde rastlamışsınızdır, yönetmenliğini Zeki Alasya'nın yaptığı Öteki Türkiye'nin Cumhurbaşkanı adlı komedi filminde Süleyman Demirel de rol alıyor.
Demirel filmde komedi unsurunu destekleyecek bir rol almamış olabilir. Ben de önyargılı olmak istemem. Ayrıca Zeki Alasya'yı severim. Yine ayrıca, eski bir cumhurbaşkanının bir filmde rol alması da enteresan. Ama onca şeyden ve bu saatten sonra Demirelli bir komedi filmi... Galiba bu, Gülmeyen Kadın'a çok gülen birini bile, yani beni bile zor güldürür... Yazmadan edemedim.
Can Kozanoğlu/POPULER KÜLTÜR/MİLLİYET

Hiç yorum yok: