Perşembe

SENARİST NAZIM HİKMET

Nazım Hikmet, Türk şiiri için olduğu kadar Türk sineması ve tiyatrosu için de önemli bir isimdi. Oğuz Makal 'Beyazperdede ve Sahnede Nazım Hikmet' adlı kitabında şairin sinema ve tiyatro serüvenini anlatırken okuru da farklı bir Nazım'la tanıştırıyor

Devrimi öğrenmek için 1921'de Rusya'ya doğru yola çıkan 19 yaşındaki Nazım bu yolculukta devrimin yanı sıra sinemayla tanışıyor. İlk seyrettiği belgesel 'Golod... Golod... Golod... (Açlık, açlık, açlık)'tan etkilenen şairin sinema serüveni de böylece başlıyor.


Türkiye'ye dönüşünde ise dönemin tek rejisörü Muhsin Ertuğrul'la ortaklık kuruyor. Bu ortaklık için Ali Taygun 'Muhsin Ertuğrul - Nazım Hikmet ilişkisi başlı başına bir araştırma konusu. Hem önemli hem ilgi çekici. Film yapılabilecek bir hikaye var orada' diyor. İpek Film Stüdyosu'nda birlikte çalışan ikili, Nazım'ın Mümtaz Osman takma adıyla yazdığı senar-yoları filme çekiyorlar. Bu filmler Türk sineması için de bir başlangıç. Çünkü Nazım'ın senaryoları daha çok müzikal tarzında ve Fransız vodvillerini andırıyor. Filmlerin bir başka ilgi çekici yönü ise şarkı sözlerinin de yine şaire ait olması. Kitaptaki ilginç tespitlerden biri de 'Şiirindeki sinemayı keşfetmek' başlıklı bölümde yer alıyor. Bunu ilk keşfedenlerden birinin de Ece Ayhan olduğu yazıyor: 'Her dizenin sanki perdede bir görüntü biçiminde plastik olarak görülebileceği hesaplanmıştır, amaçlı.'

Birçok filmin senaryosunu yazan ve yönetmen yardımcılığı yapan Nazım senaryosunu yazıp yönettiği ilk filmi 'Güneşe Doğru'yu ise 1937'de çekiyor. Mütareke döneminde belleğini yitiren ve 17 yıl boyunca kendini o yıllarda yaşıyormuş gibi hisseden bir gencin hikayesini anlattığı film, sinemanın tiyatronun baskısından kurtarma yolundaki ilk önemli adım niteliği taşıyor.

Efnan ATMACA-AKŞAM (özet)

Hiç yorum yok: